31 Ağu 2010

BU DA MI GOL DEĞİL?!

Bu da mı gol değil kardeşim, adam daha ne yapsın, o ödülü alamadığında o heykelciği bürümcük yapıp bir yerinize sokup, sonra onun döne döne ordan çıkamayışını mı izlesin...
Yuh dedirttiniz valla!
Kimden mi bahsediyorum, elbette ki Emmy'nin baştan mağlubu Hugh Laurie.
İtiraf edeyim ben kendisiyle bu sene bu kadar yakınlaştım, kendisini esas bu sene tanıdım.Ve gördüğüm kadarıyla diyebilirim ki, adam İngiliz diye bu kadar hakkı yenilmez ve yeri gelmişken Mad Men de Amerikalı diye bu kadar ortalığı silip süpüremez.
Tamam sonuçta alt tarafı bir ödül, zaten her şey kurmaca fasa fiso ama verin şu adama şu ödülü yav.
Ya da vazgeçtim vermeyin.
Asil İngiliz duruşun, ödül alan kişi açıklandığındaki mimiğin...
Yerim yerim!

Bu haksızlık Bryan Carston'un haksız ödül aldığı gibi bir gerçek mi doğurur?
Hayır.
Ama zaten iki senedir aynı kişiye verdiğiniz ödülü üçüncü kez yine aynı kişiye vermek o kişiyi efsane yapmaz.
Bu durum, Hugh Laurie'nin başarısını yok sayamaz.

Seneye uykusuz bir gecede, sahnede ödül alırken Hugh Laurie'yi görmek dileğiyle.
Kim(ler)e teşekkür edeceğini merak ediyorum, bir de o var tabi.......

28 Ağu 2010

HEN HEN, PARK !

Sıradan bir cumartesiyi, eğlenceli, doyurucu kılan nedir?


Musti'nin yüzündeki gülümsemedir,
Bu da bana bugünlük yeterdir.


Mutluyumdur!

MİİİM...MİİM...MİM! GIDI GIDI GIDI GIDI....

8 aylık bir blööğger olarak ilk kez mimlendim, "ayşa's home" blogunun sahibesi sevgili ayşa tarafından.
Bu, bir şerefe nail olmak mıdır, yoksa 8 aylık blog kariyerimde geç elde edilmiş bir şey midir, bilemedim.
En iyisi, bir an önce cevaplayıp, mim zincirini sekteye uğratmamak.
Başlıyorum,yeap!

1) Lakabın var mı varsa nedir?
Lakabım yok, takma ismim çok!
Sevenlerim "Has" derler.
Buralarda ise "tekilabambam" ve "Sophie" olarak bilirler.
2) Son zamanlardan  diline dolanan şarkı?
Limonata....Cappy'den mis gibi, annem yapmış gibi, la la la laa...
3) En son ne zaman ve neye/kime aşık oldun?
Bu yaz, Dr. Oetker Aşureye. Bkz.bir önceki post.
4) En son okuduğun kitap/film?
Kitap, Khaled Hosseini,Uçurtma Avcısı - Film, Oh in Ohio
5) Son zamanlarda en çok özlediğin...
Eskişehirde olmak.
6) Bir günlüğüne ünlü biri (oyuncu/şarkıcı/politikacı vs) olma hakkı tanınsaydı kim olurdun?
YÖK başkanı olurdum, KPSS 2010 şaibesini çözüp,gerekeni yapmak için.
7) Yarın sabahki ilk planın?
Aç karnına mide ilacımı içmek.
8) En sevdiğin huyun?
Kimseye gerekenden fazla güvenmemek, hakettiğinden fazla değer vermemek.
9) Şuanki bölümünde/mesleğinde olmasan ne olurdun?
İçinde yine edebiyat,yazmak,yaratmak,anlatmak olan bir şeyde olurdum.
10) Okurken en zevk aldığın 3 blog ?
Sürekli takip ettiğim ve izlemeye aldığım ilk blog Hesionka,
Ne yaptığını ne ettiğini blog gözüyle görmek istediğim Pasaklı Kraliçe,
leah vardı ama gitti sanırım,

ay uzar da gider bu, çünkü ben okumaktan hoşlanmadığım bir blogu izlemeye almam,ismini yazmadığım kimse alınmasın,darılmasın,izleyici listenizde varsam bilin ki ben ordayım, sizi okuyorum.

Peki bu mim kimlere gitsin benden, ay bilemedim ben onu.
Seçtim seçtim sizi seçtim, buyrun bakalım.
Getiren götüren sağ olsun, hadi bakayım, bir sonraki postta görüşmek üzere...

(Ne zormuş ya  mimlemek  için blog seçmecesi...)

Dr. Oetker DOÇENT OLMUŞ!

...Ve bence bu tatlı ile haketmiş.
Böhöhöhööhhh...........

Bence "ivrenç!" bir espri değil,ilk duyduğumda çok gülmüştüm hala da gülüyorum.

Neyse...Benim mizah anlayışım,espiri zevkim vıdıvıdılarından uzaklaştırırsak konuyu, diyeceğim şu ki,
ağzına aşure koymayan,aşureye "öyk,böyk" gözüyle bakan ben, yaz başından beri hastasıyım bunun.
Adamım doçent de olsun,prof da...Komitesine girmeye hasıl olursam sonuna kadar arkasındayım.

Hadi şimdi go!
Uzayın, az laf çok tatlı.
Alınan kilolara inat,
mütemadiyen yiyor efendim,durduramıyoruz!

25 Ağu 2010

BLOG SORUNSALI

Flickr'dan fotoğraf yükleme,

Fotoğrafları oval ya da elips kesme,

İstediğim başlık fotoğrafını yakalayabilme,

Gönlüme göre bir şablona sahip olamama,

Çünkü ne istediğimi tam bilememe

Ve blog ile ilgili bir dizi sorun...

Ondandır bu ana resim değişimleri,

Ondandır belki elimin daimi olarak yazı yazmaya gitmeyişi...

Bilen, seve seve yardım eden insanlara ben de seve seve  teşekkür edeceğim,
Allah baba gönlünüze göre versin diyeceğim,
Bir gün benim de onlara bir faydam dokunur diye bekleyeceğim,
Sıcaklarda buhar olup uçmasınlar diye korumaya alacağım,
Sivrisinek avına çıkacağım onlar için.

O derece sıkıldım ya bu yapamama hallerimden, bilgisayar,internet özürlülüğümden!

15 Ağu 2010

2010 HOUSE YAZI


İzlemeyeni dövüyorlar bu zamanda.
Ben de buna sebebiyet vermemek ve "izle muhakkak" emrine daha fazla maruz kalmamak için izleyeyim dedim ve başladım.
İlk sezon bitmek üzere.

Beni gıcık eden bir şey var bu dizide.
Hayır bir değil,iki şey:

Neden Dr. House'un ekibi bir çok tanıyı, yerkürenin gizemini keşfetmiş, ne bileyim evrim sırrını çözmüş edasıyla söylüyor? Bu biraz yapaylık katıyor diziye.

İkincisi, bu elemanlar hem tanı yapıyorlar beyin fırtınasıyla, hem tedaviyi uyguluyorlar, buraya kadar tamam, ama aynı zamanda ,idrar tahlilini de bunlar yapıyor, röntgeni de bunlar çekiyor, göz muayenesini de bunlar yapıyor...uzar da gider bu.
Oh, nerde öyle doktorlar la!
Bu, daha da yapaylık katıyor duruma.

Neyse, sanırım bu diziyi sevmeyeni de dövüyorlar,
O yüzden ilerleyen sezonlarda karakterler,olaylar daha da oturur diye umup (ne garip oldu şimdi bu kelime), izlemeye devam diyorum.

Ha,Dr. House mu? karizması tamam ama du bakalım.
Nip/Tuck'un Christian'ını anımsattı bana,her durumda kendini haklı çıkarmasıyla, sözcük oyunlarıyla.
Tabi Christian işine böyle düşkün bi adam değildi,neyse...
Sanırım Nip/Tuck'ı özledim ben!

NOT: KPSS' ye üzülmeyi rafa kaldırdım, bu gelecekteki Sophie'nin sorunu olsun, bir ay sonraki mesela.

Keyifli House izlemeler!

Sonradan Gelen Not: Ağustos başından beri izliyorum,ben bunu yazarken takvim 24 ağustos'ta.Şimdi House izlemeden günü bitiremiyorum,iyi mi...

PUF! GERÇEK HAYATA DÖNÜŞ


Sonuçların açıklandığı günden beri buraya gelmeyişimden anlaşılacağı üzere sonuç tahmin edilen gibi oldu.
Üzüldüm mü peki? Evet.
Şaşırdım mı? Hem evet,hem hayır.

Puanım beklediğimden düşük geldiği için çok şaşırdım ve buna üzüldüm.
Çalışarak geçirdiğim günlerin yarısına yandım.
Kendimden çaldığım zamanlara, ertelediklerime hayıflanıyorum şimdi.
Bunun yarısı kadar da çalışsam yine aynı puanı alacağım bir sınavı hayatımın merkez noktası yaptığım için kendime kızıyorum.

Puanlar açıklanana kadar az da olsa ümit vardı içimde, bir anda hepsinin puf diye gitmesi sadece bir yılımın değil 5ini okuyarak, 1ini sınava hazırlanarak geçirdiğim toplamda 6 yılın boşa gittiğini hissettirdi bana.

Çok garip bir boşluk var içimde. "Ben şimdi ne yapmalıyım?" sorusu dolanıp duruyor beynimde.

Çevremdeki hiç kimsenin aldığı puanlardan memnun olmayışı ve herkese hesaplanandan 6-7 puan düşük gelmiş olması da ayrı bir üzücü.

E blog alemi, siz girmediniz mi bu sınava yahu? Girenler ne yaptılar,ne ettiler,hiç ses yok.

Hadi "oldu" deyin, "çok iyi" deyin, "işimi görür" deyin, iyi haberler duymaya ihtiyacım var.

11 Ağu 2010

NE KADER NE KISMET, ŞANSTA KERAMET

11.08.2010 tarihinde saat 14.00 da açıklanacakmış KPSS2010 sonuçları.
Böyle buyurmuş ÖSYM.

Büyük gün bugün mü peki? Hayır.
Telaşlı mıyım,kaygılı mıyım? Hayır.

Her şey olacağına varır.

Ben ve benim gibiler ise büyük pastadan payına düşeni değil, verildiği kadarını alır.
Ben ve benim gibiler, tırmalamadan,uğraşmadan elde edemez.

Ha,uğraştım mı? Tam randımanlı değilse de evet!

O yüzden bugün gelecek sonuç, ne kader ne kısmet.Birilerinin bize biçtiği yazgı sadece o kadar.

Olursa fena mı olur? Hayır tabi ki.

Sadece ailemden ayrılmama değecek kadar iyi, Giresun'dan kurtulduğuma sevindirecek kadar güzel bir sonuç olsun.

Puanların açıklanması demek,işin %90 belli olması demek.

O yüzden yine de inancı kaybetmemek gerek!

Herkese içten bir "ohh..." dedirtecek nitelikte puanlar dileğiyle.

8 Ağu 2010

ANNE BEN DİZİ MANYAĞI OLDUM

Beni kınamayın sakın bu yazıyı okurken!
Aa ne ayıp, daha yeni mi izlemiş bunları cık cık cık falan demeyin.
Biliyorum hepiniz hatmettiniz bu dizileri ve nicelerini, sezon finallerinin kritiğini çoktaan yaptınız.
Ama ben daha yeni izlediysem ya da izlediklerim hakkında daha yeni yeni bir iki kelam edebiliyorsam suç benim değil KPSS'nin.

KPSS demekten, yazmaktan bıktım artık.Bu sınavın hayatımın odak noktası olduğuna inanamıyorum.Gerçi bugün yarın sonuçlar açıklanacak ama bende nedense bir rahatlık, bir gevşeklik var.Neyse, beynim yine ötelemek istiyor bu konuyu ve ona hak verdiğimden konuyu kapatıyorum.

Gelelim canım ciğerim dizilerim hakkında laklak yapmaya; kısa ve özce...



NIP/TUCK,
Sen var ya hayatımda apayrı bir yeri olan mükemmel bir diziydin.Neden bittin, ben şimdi sizleri gerçekten varmışsınız gibi merak etmez miyim..
Ah Christian,"insanların ruhlarını satın alan" Christian.Seviyordum lan seni ve ben en çok sana üzülüyordum biliyor musun. Ne kadağn iyi bir insan olduğunu göremeyecek ve kabullenemeyeck kadar cesaretsiz olduğun için.
Neyse Sean için şu saatten sonra daha iyisi olamazdı,ne istediğini bilmeyen,uyuşuk, mayışık Sean.
Julia, kızım sen hep ağzını yaya yaya, "i'm so sorry Sean, i can't believe u Christian" falan demeye devam et.
Matt olum sana tek sözüm var, dizi tarihinin gelmiş geçmiş en işe yaramaz, en bi bok olmaz, en her seferinde yeni acaipliklerle dibe vurmayı başaran karakterisin.
O değil de Kimber'a yazık oldu,
Ava ise son anda yine yaptı yapacağını, nerden çıktıysa yine...



Gelelim HOW I MET YOUR MOTHER'a

Marshall adamımsın, Lily daima akıllı ve tatlısın, Robin gözümüzün önünde büyüdün, sevmeyi ve kaybetmeyi öğrendin,Barney hep aynısın ama böyle iyisin,Ted sen "she's one" ı bulma, böyle iyi yavrum.

Ama sezon finalini süper yapmamışlar mı.Ben çok beğendim.
Ted'in Robin' e değişimleri konusunda söyledikleri, Robin'i o halde gülümsetmesi başarılı ve tatlıydı.
Ve haklı değiller mi, zamanı geldiğinde bazı şeyleri görmek istediğimiz gibi görürüz, bozmasınlar isteriz.



DEXTER,
Sen neymişsin abicim!
Baştan sona aralıksız izlemedim ama sezon finalin hepsini izlemişim gibi yetti.
Dexter'ın üçlemeciyi haklaması,ailemi kurtardım düşüncesi,dolunay,Rita'yı düşünmek,huzurlanmak derken balyoz!
Diyecek söz bulamıyorum,zaten severdim de gözümde bir değil bir milyon tık öteye gittin.

Ayy daha var aslında ama sıkıldım ya, kendi kendine dizi kritiği yapmak pek sarmıyormuş.

Ben gidiyorum.
Hayır, dizi izlemeye değil,Evcilik Oyunu'na.
HÖH! deme, demeden önce dur,izliyorum işte napim.
Sen de bütün bir sene KPSS çalış,gerim gerim geril,yaz gelince kafanı boşaltmak için bu programı izlemeye hak kazanabilirsin.

Gördüğün gibi "ayy hiç tarzım değil, ay ivrençç, ay ben tv izlemem kiii, hıı o ne ben bilmiyorum ki,kitap okuyorum ben akşamları" cılardan olamıyorum her zaman.Tamam o da var ama her şeyin yeri var, bu yaz böyle.İşime gelirse, geldi valla.

Herkese az nemli, bol esintili yaz geceleri....

5 Ağu 2010

YİNE YENİ YENİDEN


Uzun zaman oldu yine elim buraya değmeyeli...

Neler oldu derseniz onca zaman, ben bütün bir senenin yükünü attım omzumdan; ilk aklıma gelen bu.

Yani ben buralara gelmeyeli KPSS geldi geçti hayatımdan,umarım bir daha uğramamak üzere.
Ne oldu, nasıl geçti,sonuç ne olur hiç bilemiyorum.
Ben bu ülkede hiçbir şeye şaşırmıyorum ve hiçbir şeyden umudu kesmiyorum.
Çünkü çalışmak bu işin %50sinden bile daha azını hallediyor.Gerisi şans!

Sizler belki farkında değilsiniz çünkü ben blogda bugüne dek bunu pek yansıtmadım,ama çok bunalmıştım burda.Sevmediğim bu şehirde olmak,sınava hazırlanmak,bir de özlediklerimden ayrı olmak yiyip bitirmişti beni.

İmdat çığlıklarımı Tanrı kısmen de olsa duymuş olacak ki, bünyemde ilaç etkisi yaratan bir hafta geçirdim.
Yine burdaydım ama olsun, yanında her zaman huzur ve güven duyduğum insanlaydım.


Bol bol gezdik...Diyemeceğim ne yazık ki.
Bu boktan şehri bilenler bilir,burda yapılacak edilecek, gezilecek görülecek hiçbir şey hiçbir yer yoktur.O yüzden aynı yerlerde dolandık durduk.

Ama bol bol fotoğraf çektik.Bunlar da size seyirlik olanlardan.

Pırtlanguçsuz olmaz tabi.O mutluysa ben de mutluyum,o yanımda yoksa nedense hep biraz mayışık içim.

Ne diyeyim, benim geçen haftam böyle ve burada anlatamadığım bir güzellikle su gibi akıp geçti işte.

İyi ki geldin ve ben yeniden nefes alabildim...

Artık blogu bu kadar ihmal etmeyeyim diyorum, bu kadar yaz rehaveti yeter,kendime geleyim diyorum.

Ve hepinize sivrisineksiz yaz geceleri diliyorum.