29 Eyl 2010

MUSCLE MUSEUM

Bir de ne duyayım, dolmuştaki çocuğun telefonu çalıyor bu şarkıyla.
Belki o da benim gibi sadece bir kişi için ayarladı bu şarkıyı, belki de çok seviyor, her arayanda çalıyor.

Peki bu şarkıyı her duyduğunda benim hissettiklerimi hissediyor mudur o da sence?

En çok kokular, sonra da şarkılar hatırlatırmış insana anılarını.

Bilirsin, her şeyi unuturum ben, olmadık ıvır zıvırlar kalır bazen aklımda ama; sevdiğim, mutlu olduğum, güldüğüm, eğlendiğim, kızdığım, kırıldığım çok şeyleri unuturum.

Ama korkma, bu şarkının bana hatırlattıklarını unutmam .

Artık telefonum binlerce samsung kullanıcısı gibi çalıyor ama ben hala mutluyum, arayan sensen.
Cep telefonlarını hala sevmiyorum ama mutluyum, arayan sensen,
kızgın da olsam, küs de olsam...

Peki sen,
"Can you see that i'm needing,
beging for so much more, than you could ever give"
? ? ?

27 Eyl 2010

KPSS ÇALIŞMAK KİŞİYE SAÇMALAMA ÖZGÜRLÜĞÜ VERİR

Geçen gün hızlandırılmış KPSS çalışma enayiliğim zincirine bir halka daha eklemek amacıyla deneme sınavları seti ararken, piyasada hepsinin iç edilmesinden mütevellit, hem elim boş eve dönmeyeyim diye, hem de 2004'ten bu yana çıkmış bütün Eğitim Bilimleri sorularını birarada bulayım diye bu kitabı aldım.

Fotoğrafını çekmeye ve bilgisayara,ordan da buraya yüklemeye çok üşendiğim için bu kez görseli direkt google'dan araklıyorum.

Ben 12,5 TL'ye aldım, bilmem böyük şehirlede daha ucuza bulan olur mu, olur muhtemelen.

Bu arada hazır Yediiklim demişken bir yıldır gördüğüm,çözdüğüm, okuduğum KPSS yayınları hakkında iki kelam etmek istiyorum,

İhtiyaç, hoşsun ama boşsun;
Nobel, kusura bakma, çok tırtsın;
Beyaz Kalem, zor olacağım diye çok kasmaktasın;
Uzman Kariyer, orijinal olsun diye kendini yırtmakta başarısızsın;
Yediiklim, favorimsin :)

Tabi bir de Yargı var.Ben sanırım Yargı'ya biraz önyargılıyım.Böhühöhüüü...
KPSS lafına yeni yeni aşina olduğum günlerde herkes seni bana çok zor diye anlattı.Tabi o zamanki Sophie için zordun farkındaydım, şimdi seni cebimden değilse de bir yerimden çıkarırım muhakkak, büyüdüm ben, çok emek verdim Eğitim Bilimleri dünyasına, kendimi aştım bir nevi.Yine de hala ısınamadım sana.Ama 31 Ekim e kadar senin denemelerini çözmezsem aklım kalacak, siparişini vermeli en kısa zamanda.

İşte böyle...
Gördüğünüz gibi kitaplarla, yayınevleriyle "kişileştirme" yoluyla konuşma evresine geçtim.
Bu demektir ki kafayı tam sıyırmadan, eğitim temalı bu yazının devamı gelecek.
İsteyen kaçınma koşullanması oluşturabilir bu yazıdan sonra.
Bir sonrakinde görüşmek üzere eyvallah!

26 Eyl 2010

İNCİRDEN ÇEKİRDEĞİNE



İnciri eline yüzüne bulaştırarak, öpücük verir gibi kabuğundan çekilebilen her zerresini hüpleterek yemek bence çok zevkli bir şey.
Peki ben inciri böyle yemeyi seviyorum diye incir de beni sevmek zorunda mı?
Şey, pardon, yanımdakiler buna katlanmak zorunda mı?
O zaman en iyisi yalnızken incir yemek.


O değil de yediğim bu incir çocukluğumdan beri yediklerim içinde en güzeliydi, toplayan eden, getiren götüren sağ olsun.
Peki ben bu senenin ilk ( büyük ihtimalle de son) incirini yerken dilek tuttum mu?
Hıımm.....
Tuttum, tuttum.


İncir çekirdeğini doldurmayacak meselelerin 
gününüzü mahvetmemesi, 
incirin sizi her zaman mutlu etmesi dileğimle...
KEYİFLİ PAZARLAR...

23 Eyl 2010

"GÖRDÜĞÜN GİBİ BU MESLEĞİ SEÇMEMİN NEDENİ PATCH ADAMS FİLMİDİR." VE HOUSE MAVİ EKRAN VERİR!


Dr. House' u tanıyanlar bu sahnede benim gibi yarıldılar mı bilmiyorum ama ben geçen gece kendi kendime üç beş tur koptum bu olaya.
House'un da  nasıl gıcık edilebileceğinin cevabıdır bu video.
Ne Cuddy'nin ne de Wilson'un yaptıkları onu bu kadar sinir edebilmişti.
Allahım çok güldüm yaa,uyyş!...

İmza: House M.D. S4&E07

DÜZELTME:
Sayfa açıldığında bazen yazıya ait video görünmüyor, 
halbuki bu yazının bir videosu var sevgili okuyucu.
Eğer göremiyorsan, sayfayı yenile,
olmuyorsa bir daha yenile, ne bileyim bir şey yap,
hele ki eğer House M.D. takipçisi isen izle ve bir daha gül.
:) 

21 Eyl 2010

NİHAYET...


Daha iyi anlatılamazdı
dediğim bu fotoğrafın hakkını verdiğin,
bana, 
ailene, 
en önemlisi kendine
bu mutluluğu yaşattığın için
teşekkürler,
hayırlı olsunlar, 


Tebrik koyuyorum canım sana :)
Hadi gözümüz aydın...

20 Eyl 2010

HOUSE BEKLEMEDE, KPSS YİNE ENSEMDE

Bu akşam House'un 7. sezonu başlıyor ama ben heyecanla bekleyemiyorum kendisini. Çünkü hala ilk 6 sezonu bitiremedim, 4. sezonda tıkandım kaldım.
Önce araya bir haftalık tatil kaçamağı girdi, sonra hadi dedim bu haftasonu bir ivme kazandırayım, ama yok, ne oldu, KPSS'nin Eğitim Bilimleri oturumunun iptal edildiği, 40 gün içinde yeni sınav yapılacağı haberi geldi.

Başlangıçta bu habere sevinsem de iki gündür çalışmaya çalışma denemelerim sonucunda anladım ki, bana pek bir şey ifade etmiyor bu sınav. Nedenlerim çok...
Her şeyden önce,
Midemi bulandırıyor,KPSS kısaltmasını duymak, söylemek, yazmak ve yeniden kitapları açmak!


Ayrıca benim asıl sabahki oturumum, yani GK-GY , kötü geçmişti fakat sınavın o kısmı iptal değil, halbuki orda da soruların çalındığı çok açık.
Bu kopyacı arkadaşlar paşa paşa bu sınava tekrar girecekler, tamam eğitimden bir bok yapamayacaklar ama bu ne demek, öğretmen değilse de devlet memuru olacaklar demek.Bu insanların hayat boyu devlet memurluğundan men edilmesi gerekirken  bunlar kendilerine ayrılan sıralara oturup cevap kağıtları öyle böyle doldurup, temmuzda yapılan sınavın ilk oturumuyla aldıkları puan sayesinde takır takır atanacaklar.

Hem soruları kimler hazırlayacak ve o soruların tekrar sızdırılmayacağına dair nasıl bir güvencemiz olacak...

Açıkçası koyuyor artık bana bu sınava çalışmak, çalışmak değil resmen enayilik çünkü adı.

Umudumun neredeyse sıfır noktasında olduğu bir durumdayım, ne yapmalı, hayatımın bu kısmını nasıl yola sokmalı, hiç bilemiyorum.

Yine de beni bekleyen kitaplara dönmek şu an için yapabileceğim tek şey.

O yüzden buralarda pek görünmezsem bilin ki enayiliğimin doruklarıyla, yaşadığım ülkeden duyduğum nefretin dayanılmaz hafifliği arasında son çırpınışlarla gidip gelerek "Bir umut işte" demekte, çalışmaktayım.

Siz iyisi mi yine de "Bol şans!" dileyin, ben duyarım...

19 Eyl 2010

GEÇ KALMIŞ BİR DOĞÜMGÜNÜSÜ...VE ÖZRÜ...


10 adet A4 kağıt: 50 kuruş


1 adet keçeli kalem: 1 lira


Bu postu okuması için  Avea'lı arkadaşı aramanın 20 dakikası: 50 kuruş


Yazıyı okuduğunda arkadaşının duyduğu mutluluk...paha biçilemez!


Yani umarım. Umarım çok geç kalmamışımdır.


Mutlu yıllar canım...

16 Eyl 2010

GİTTİM,GÖRDÜM...GELDİM.

Yine ve yine pek kısa sayılmayacak bir ara verdim bloga.
Nedir benim bu, binbir hevesle açtığım bloga uğramayışım, buraya yazmayışım, bilemiyorum.
Sınav hazırlıkları, bahar yorgunlukları, yaz rehavetleri...Her mevsim ayrı bahane.

Buraya uğramadığım zamanda başımızdan bir referandum faciası bir de FIBA Şampiyonası geldi geçti, o arada tabi bir de ramazan bitti, şeker bayramı oldu falan filan.
Peki ben tüm bunlar olurken neredeydim?
Çok sıkıldım, bunaldım bik bik durumları vardı ya, özellikle KPSS'den dolayı...İşte bir kendime gelmem,silkelenmem lazımdı, ben de topladım valizi, attım kendimi Marmaris'e.
Dört yılımı geçirdiğim Muğla şehri, eski okulum, Akyaka, Marmaris, arkadaşlar derken detoks etkisi yaratan bir 7 gün yaşadım.
19 + 19 saat gidip gelmeye değdi mi peki?
Hem de nasıl...

Yaz boyu tatile giden,gezen tozan insanları gerek burda gerek gerçek hayatta kıskandım durdum.
Sonunda ben de yaptım ve artık susuyorum, yapamayanlara ise 9 günlük kurban bayramında daha da evlasını, şukelasını diliyorum.
O zaman başlasın fotomania!

İncekum plajına giderken...
Bu muhteşem manzara eşlik ediyor size.
Peki buraya nasıl mi gidiyoruz?
Marmaris'ten Akyaka yoluna doğru gidiyorsunuz,İncekum tabelasını gördüğünüz yerden dönüyorsunuz, arabanızla biraz daha gidiyorsunuz.Sonra araba alımının yasak olduğu girişe geliyorsunuz,üç beş lira verip içeri giriyorsunuz,ordan da sizi plajın servis arabasıyla kumsala götürüyorlar.
Servis derken, şöyle bir şey;


Ama çok eğlenceli bir araçtı, benden söylemesi.



Akyaka ise her zamanki gibi...

Muhteşemdi.



Dünya Şampiyonası maçlarını izlemek ise gerçekten çok keyifliydi...

Tabi ki buz gibi Efes eşliğinde.

Fotoğrafların dışında bu tatilden bana kalanlar,
süper iddialı okey kızlar/erkekler savaşları,
balık ekmek,
mangal,
sivrisineksiz ve nemsiz güzel güneşli günler
olacak.
Tatilin fon müziğini ise Kıraç'tan Cemalım olarak ilan ediyorum.
Neymiş beylere gaz veriyormuş okey oynarken.
Peki hem tokat hem de evi toplama iddialarını kim kazandı, tabi ki kızlar, her zaman!