25 Oca 2011

HOW I MET YOUR MOTHER İZLEMENİN EN KEYİFLİ YOLU...

budur!

her ne kadar paldır küldür drama geçiş yapsa da
son iki haftadır....

24 Oca 2011

SKANDALIN SON PERDESİ PROTESTO OLMASIN, KALICI ÇÖZÜMLER OLSUN LÜTFEN!

(Fotoğrafı kullanmama izin veren Nora'ya teşekkürler, daha fazlası için bakın derim: norawashere)

Hepinizin -malesef- bildiği, gördüğü, okuduğu Hasdal skandalından haberdar olunca önce dağıldım, sonra toparlandım, kış uykumdan uyandım ve bugün bir de Nora'nın blogunda protesto yürüyüşü ile ilgili yazıyı görünce buraya daldım.

Haberi ilk gördüğümde gözlerim doldu, çoğunuz gibi. Üç yaşındaki bıddık yeğenim de yanımdaydı, birden televizyona baktı o da, ben öyle üzülünce ve "Teyze bak! Kan gelmiş" dedi, etkilenmesin diye hemen kanalı değiştirdim. Ben  dağılmışken o zavallı, korunmasız canları öyle görünce, onun da aklında hayvanlar öyle yer etmesin istedim. Çünkü sokakta gördüğü neredeyse her kediye,köpeğe yaklaşan, onları sevmeye çalışan, caddedeki iki evcil hayvan dükkanın önünden geçerken de mola veren, balıklarla, kuşlarla, tavşanlarla konuşan bir çocuk o.
Ne olurdu yetişkinler de bu çocuklar ve onların sevdiği o hayvanlar gibi masum olsa...

"İnsanını koruyamayan devlet, hayvanını nasıl korusun?!" diyor bazılarınız ama bu bana üzücü geliyor. Hala hayvanları insanlardan daha altta gören, önce insan, sonra hayvan diye düşünen bir toplum olduğumuzu görmek üzüyor beni. Bu da iyi niyetli bir yorum elbet ama ben böyle olaylara şahit oldukça inanın, insanlardan uzaklaşıyor, hayvanları daha çok seviyorum.

Umarım ne hayvanların ne de insanların böyle vahşete uğradığı bir dünya görürüz, umarım biraz vicdanı vardır hala işe el atması gereken kişilerin de, insanlığımızdan nefret edecek duruma gelmeyiz.

12 Oca 2011

YENİ YILIN İLK HEDİYESİ "KİTAP GÜNLÜĞÜM" DEN


2011'de ilk hediyemi, Kitap Günlüğüm blogunun sahibi sevgili Nihan'dan almak varmış kısmetimde.
Kendisine zaten teşekkürlerimi iletmiştim ama bir kez de burdan söyleyeyim, çok teşekkürler!
Hem bu güzel yılbaşı çekilişin için, hem o hafta şehirdışında olduğumdan blogunda sonuçları görmeyen beni maille hemen haberdar ettiğin için, hem de geciktirmeden hemencecik yolladığın için.

E daha ne olsun, bana da bu kitabı zevkle okumak düşsün.

Okuduğunuz ya da okumayı düşündüğünüz ya da adını hiç duymadığınız,orda öğreneceğiniz pek çok kitap hakkında bilgi ve  hoş anektodlar yakalamak için bloguna mutlaka uğrayın.
Bir de okuyun, okuyun, okuyun...

9 Oca 2011

2011'e BÖYLE GİRDİK

Bir süredir buralarda görünmeyişim, inanmayacaksınız ama yine makul ve inandırıcı sebeplere dayanmakta.
Ne yapalım ki, yılbaşında son ana kadar ne yapacağı net belli olmayan ve son anda gelişen ani bir planla bir haftada yaklaşık 2700 km. yapabilitesi olan serkeş bir hayatım var.
Tamam serkeş biraz abrtı oldu, kabul ama kim bilebilirdi ki, yeni yıla burda ailemle değil de Muğla'da, içinde tanıdığım-tanımadığım insanlar bulunan 16 kişilik bir grupla gireceğimi, 2011'e girerken ilk olarak Pırtlanguç'umu değil de, sevgilimi öpeceğimi, hem çok eğlenecek, hem de her şeyi hatırlayacak kadar sarhoş olacağımı, ama aklımın bir yanının evimde kalacağını, yine de  yeni yıla gözlerimi  burdan bin bilmem kaç km. uzaklıkta  açacağımı...


Gecenin ilk bir saatinden sonra alkolün kana karışmasıyla bütün gece şöyle bir halde dolanacağımı, gerçekten çok güleceğimi, yakın çevremden sonra barmenden de, "Sen hala bayılmadın mı?!" cümlesini duyacağımı, cin-vişne ikilisinin muhteşem uyumunu o gece fark edeceğimi...Kim bilebilirdi...

İster inanayım, ister inanmayayım, hayat sürprizlerle dolu(ymuş).
Her an her şey olabilir(miş).
Vasatın da altında geçen bir yıl, harika bir şekilde defedilebilir(miş).
Yeni bir yıl, yeni insanlarla, yeni umutlarla kutlanabilir(miş).

Yeni yılın ilk günü Sophie, yani "tekilabambam" tekila içerek, yeni yılı, iki gün, iki gece süren kutlamalarla karşılayabilir(miş).






 Hem de koca bir çanak, o özlediği, bayat ama lezzetli, pasajdaki Mardin'linin midyeleriyle...


Tüm bunların içinde değinmeden geçmek istemediğim bir diğer şey de, tam bir Türk Sanat Müziği ve özellikle Emel Sayın aşığı ve plak toplayıcısı ve  arkadaşımızın muhteşem arşivi ve bu işe verdiği emektir.
Gece gece beni benden alan plaklarla çocukluğuma dahi gidişimin, ordan dönüp de hüzünlenişimin, hepimizi ince bir efkara salışın sorumlusu arkadaşımız ve arşivi.
Görünce hepimizin içinin gittiği, "Şimdi bu!" "Sonra bu!" diye plakları sıraya dizdiğimiz o, saykolu, tabulu,  tekilalı, kahkahalı, biraz da olaylı gecenin hatrına gelsin!

Evin değil sadece baş köşesinde her yerinde Emel Sayın...



İnanın, sadece dörtte birini çektim, koridordan, tüm odalardan fırlayan bu tatlı kadının...


Aman Tanrım! Hepsini dinlemeli!


Yok hepsi olmaz. En iyisi yere serip, içimi eritecekleri seçmeli.


Hımm...Meselaaa....Bkz: dönen plak!


Bant kayıtları da unutmamalı... Sezen'i bir de ordan dinlemeli...

Siz hiç "Yesterday" i plaktan dinleyip, "Hişşt, susun da zevkine varalım" deyip, ağlamaklı oldunuz mu?..


Ben oldum. Ve hiç unutmayacağım bir gece yaşadım.
Buna katkısı olan, beni güldüren, evinde ağırlayan herkese teşekkür etmekten ve "Bir gün umarım siz de benim misafirim olursunuz" demekten başka söyleyecek bir şeyim yok sanırım.

Bu yıl çok güzel olsun!
Hepimiz için iyi olsun!
Umudunuz, inanma ihtiyacınız hep sizinle olsun!

Sonuç: Sayko hala 
dünyanın en zevkli oyunu, 
tabuyu hala pek beceremiyorum, 
tekila hala güzel, 
Muğla kışı hala soğuk.


 Son söz:Bu yıl çok güzel olsun!
                     Hepimiz için iyi olsun!
                     Umudunuz, inanma ihtiyacınız hep sizinle olsun!